BÖLÜM 19

1. Ama yasayı tanımayanlar sonuna dek acımasız bir öfkeye kapılmışlardı, Çünkü Tanrı ne yapacaklarını Önceden biliyordu.
2. Onlar ilk önce Tanrı'nın ulusunun gitmesini önleyememişlerdi, Bu gidişi çabuklaştırmışlardı, Ama sonra düşüncelerini değiştirip bu ulusu izlemişlerdi.
3. Gerçekten yasayı tanımayanlar yas tutup dinsel törenler yapıyor, Ölülerinin mezarlarında ağlıyorlardı. Ama akıllarında çılgınca yeni bir plan tasarladılar, Gitmesi için yalvardıkları ulusu Kaçakmış gibi izlemeye koyuldular.
4. Onlara yaraşır bir yazgı böyle davranmalarına neden oldu Ve önceden olup bitenleri onlara unutturdu, Böylece çektikleri tüm acılara önemli bir ceza eklenmiş oldu.
5. Senin ulusun doğaüstü bir yolculuk yaparken, Onlar olağanüstü bir ölümle karşılaştılar.
6. Çünkü çocuklarını tüm kötülüklerden korumak için Buyruklarını yerine getiren tüm evrene, Doğaya bu kez yeniden biçim verildi.
7. Bulut kamp kurulan yeri gölgeliyordu, Eskiden su olan yerde kuru toprak oluşmuştu, Kızıldeniz* engellenmeyen bir yol durumuna gelmişti, Fırtınalı deniz artık yeşil bir ovaydı.
8. Senin elinde korunan ulusun tümü Şaşırtıcı doğaüstü olaylara gözünü dikip baktı ve karşı tarafa geçti.
9. Çayırda otlayan atlar gibiydiler, kuzular gibi sıçrıyorlardı, Onları kurtaran Tanrı'ya şükrediyorlardı.
10. Kendileri sürgündeyken süre gelen olayları Şimdiye dek anımsıyorlardı, Toprakta hayvanlar yaşamıyordu, yalnızca sivrisinekler vardı, Irmak, balık değil de sayısız kurbağa boşaltmıştı.
11. Ardından açlık duygusunun dürtüsüyle, Lezzetli besin istedikleri zaman, Kuşların yeni bir yöntemle doğduğunu gördüler,
12. Onları doyurmak için denizden bıldırcınlar geldi.
13. Ancak, cezalar suçluların üzerine yağmur gibi yağdı, Güçlü gök gürlemesi onları önceden uyarmıştı. İşledikleri suçlar için haklı olarak acı çektiler, Çünkü yabancılara karşı güçlü bir tiksinti göstermişlerdi.
14. Ötekiler tanımadıkları kişileri iyi karşılamamışlardı*, Ama onlar konukları ve onlara iyilik eden kişileri tutsak ettiler.
*Burada sözü edilen Sodom Kenti 'nin hal­kıdır (bkz. Yar. 19).
15. Üstelik ötekiler -bu da övülmeye değer-Yabancılara karşı başından beri düşmanca davranmışlardı.
16. Onlara gelince, ulusunu şölenlerle karşıladılar, Ona kendileriyle eşit haklar tanıdılar, Ardından ulusunu zorla çalıştırdılar.
17. Böylece onların hepsi kör oldu, Erdemli kişinin* kapısında tıpkı ötekilerin durumu gibi oldu. O süre içinde çevrelerini zifiri bir karanlık kaplayınca, Tümü birer birer el yordamı ile kendi kapılarını arayıp buldular.
*Burada sözü edilen 'erdemli kişi' Sodom'daki Lut Peygamber'dir.
18. Böylece öğeler niteliklerini değiş tokuş ettiler, Tıpkı bir arp üzerinde notaların ritim değiştirmesi gibi. Ama bu süreç içinde ses rengini koruyarak Olayları irdelersek bu durum açıkça görülür.
19. Toprakta yaşayan yaratıklar suda yaşar oldu, Suda yüzen yaratıklar toprakta oluştu*.
*"Toprakta yaşayan yaratıklar" İsrailliler ve sığırları simgeler, "Suda yüzen yaratıklar" kurbağaları simgeler (bkz. 16:1; Çık.8:1-15).
20. Ateşin özelliği suda arttı, Su da ateşi söndürme yeteneğini yitirdi.
21. Öte yandan alevler, ateşe dalmaya cesaret eden En zayıf hayvanların etini kavurmadı, Alevler o güzel besini de eritmedi, Oysa o besin kırağı gibi kolayca erirdi.
22. Evet, Rabbim, tüm ulusunu olağanüstü ve görkemli yarattın, Kesinlikle onu değersiz saymadın, Türlü durumlarda ve sürekli olarak ulusuna destek oldun.

BÖLÜM 18

1. Ama senin kutsal varlıkların için Her yerde büyük bir ışık vardı. Mısırlılar onların sesini duyabiliyor, Ama biçimlerini göremiyorlardı, Acı çekmedikleri için şanslı olduklarını söylüyorlardı.
2. Mısırlılar, eskiden yaptıkları haksızlıklara karşın Kendilerine hiç bir zarar vermedikleri için Onlara teşekkür ettiler, Geçmiş kötü niyetleri içinbağışlanmayı dilediler.
3. Karanlığa karşı sen milletine Sütun biçiminde parlak bir alev verdin, Bu alev bilinmeyen yolculuklarında onlara kılavuzdu, Büyük bir istekle göçlerinde ılımlı bir güneş olacaktı.
4. Ama öbürleri, ışıktan yoksun kalmayı Ve karanlığa tutsak olmayı gerçekten hak etmişlerdi, Çünkü senin çocuklarını tutsak etmişlerdi. Onların sayesinde yasanın sönmez ışığı dünyaya verilecekti.
5. Onlar kutsal kişilerin çocuklarını öldürmeye karar vermişlerdi, Ölmesi için bırakılan çocuklardan yalnızca biri kurtarılmıştı. Onları cezalandırmak için binlerce çocuklarını yok ettin, Fırtınalı dalgalarda onların tümünü öldürdün.
6. O gece atalarımıza bildirilmişti. Böylece ne gibi yeminlere güvendiklerini görünce, Kıvanç duyup yürekli olacaklardı.
7. Senin milletin bunu bekliyordu, Erdemli kişilerin kurtuluşunu Ve düşmanlarının ortadan kalkmasını.
8. Çünkü bir yandan düşmanlarından öç alırken Bizi kendine çağırarak yücelttin.
9. Saygıdeğer kişilerin inançlı çocukları Gizlice kurban kestiler*, Bir arada bu tanrısal antlaşmaya vardılar: Bütün kutsallar iyilikleri ve tehlikeleri paylaşacaktı. Çabucak atalarının ezgilerini okumaya başladılar.
*Burada sözü edilen Yahudilerin Fısıh Bay­ramı ve bayramda kurban olarak kesilen ku­zudur. Kurban evin içinde kesilirdi.
10. Düşmanlarının uygunsuz bağırmaları yankılandı, Çocukları için ağlayanların acıklı sesleri duyuldu.
11. İster efendi ister köle aynı cezayla karşılaştılar, İster kral, ister halktan biri özdeş şeyi yitirdiler.
12. Tümü sayısız ölü verdi, yok olanlar özdeş biçimde ölmüştü. Onları gömmek için yaşayanların sayısı yeterli değildi, Çünkü soylarının en seçkin kişileri bir anda yok olmuştu.
13. Onlar büyülerinden başka hiçbir şeye inanmıyorlardı, Ama ilk doğan çocukları ölünce Bu ulusun Tanrı'nın çocukları olduğunu onayladılar.
14. Sessizlik ve durgunluk tüm çevreyi kaplayınca Ve gecenin yarısı geçip gidince,
15. Göklerden, görkemli tahtından güçlü sözün hızla yayıldı, Güçlü savaşçı kötü yazgısı olan bu toprağın yüreğine sıçradı. Senin belirli buyruğunu keskin bir kılıç gibi taşıyor,
16. Öylece duruyordu ve evrene ölüm saçtı, Başı göğe değiyordu, ama toprakta yürüyordu.
17. Çabucak düşler ve tiksindirici görüntüler Onları korkutup çaresiz bıraktı, Beklenmeyen korkular onları etkiledi.
18. Hızla yere atıldılar, Kimi orada, kimi burada, yarı ölmüş bir durumda, Neden öldüklerini herkese bildirdiler.
19. Çünkü onları tedirgin eden düşler Neden öleceklerini onlara önceden bildirmişti, Niçin güçsüz kaldıklarını ölmeden önce anlamaları için.
20. Ama erdemli kişiler de ölümle karşılaştı, Sahrada büyük bir halk yığını güçsüz kaldı. Ancak bu öfke uzun sürmedi,
21. Çünkü erdemli bir kişi* Onların davasını desteklemek için acele etti. Kutsal görevinin silahlarını kullanarak, Dua etti ve kefaret etmek için buhur yaktı, Öfkeye karşı koydu ve felakete son verdi, Böylece gerçekten kulun olduğunu göstermiş oldu.  *Burada sözü edilen kişi Harun'dur.
22. Acı yıkımı önledi, bunu kol gücüyle Ya da silah gücüyle başarmadı, Ama cezayı vereni sözleriyle yendi, Atalara verilen antları ve antlaşmaları anımsattı.
23. Şimdiden cesetler yığılmıştı, Ama o kişi araya girip öfkeyi geri çevirdi, Yaşayanlara yaklaşmasını engelledi.
24. Çünkü dalgalanan cüppesi tüm dünyayı, Dört sıra oluşturan taşlar ataların ünlü isimlerini Ve başındaki taç da senin ululuğunu simgeliyordu.
25. Yok eden güç irkildi, çünkü bunlardan korkuyordu, Öfkenin bir nebzesi yetmişti.

BÖLÜM 17

1. Senin yargıların gerçekten uludur ve anlatılamaz, Bu nedenle disipline uymayan ruhlar kötü yola saptı.
2. Yasayı tanımayanlar, kutsal ulusun Onların buyruğunda olduğunu sandıkları zaman, Kendileri karanlıkta* tutsaktılar, Uzun gece onların zindanıydı, Evleri bir tutukeviydi, Tanrı'nın sonsuz lütfunun katından kovulmuşlardı.
*Burada sözü edilen Mısır'dan Çıkış Kita­bı'nın 10. bölümünde geçen karanlık belası­dır.
3. Gizli günahlarıyla Kimsenin dikkatini çekmeyeceklerini düşünüyorlardı, Unutkanlığın onlara perde olacağını sanıyorlardı. Ama dehşete düşüp dağıldılar, Görüntüler onları çok korkuttu.
4. Sığınıp saklandıkları yerler korkularını yok edemedi. Etraflarında korkunç gürültüler duyuluyordu, Kasvetli, çirkin hortlaklar onları sık sık ziyaret ediyordu.
5. Hiç bir ateş onlara ışık verecek güçte değildi, Aydınlık, parlak yıldızlar Bu korkunç geceyi aydınlatamıyordu.
6. Yalnız kendi kendine yanan büyük bir alev Etrafa ışık saçıp onlara korku ve endişe verdi. Dehşete kapıldılar, bu gürültü yitip gittikten sonra,Gördükleri şeyin hepsinden korkunç olduğunu düşündüler.
7. Büyülerini hiç bir zaman kullanamadılar, Övündükleri becerileri karma karışık bir duruma girip Rezil olmalarına neden oldu.
8. Çünkü hasta ruhlardan korkuları ve dengesizlikleri Uzaklaştırdıklarını iddia edenler Gülünç bir dehşete kapılıp hastalandılar.
9. Onları ürkütecek korkunç bir şey olmasa bile, Hayvanların fırsat kollayarak gizli gizli gezinmesi Ve yılanların ıslık çalması onları korkutuyordu.Korkudan titreyerek öldüler, Havaya bakmak bile istemediler, Ama bundan kurtulamadılar!
10. İtiraf etmek gerek ki, Kötülük çok yüreksizdir ve kendini kınar, Vicdanın baskısı altında her zaman en kötüsünü varsayar.
11. Gerçekten korku Usun sunduğu destekleri bırakmaktan başka bir şey değildir.
12. İnsan içinden bu destekleri bıraktıkça, Çektiği acının nedenini bilmemek o denli dehşet vericidir.
13. Onlar tümüyle aynı uykuda kenetlenmişlerdi Bu karanlık sürdükçe, Bu karanlık gerçekten tümüyle güçsüzdü, Aynı derecede güçsüz olan Hades'in derinliklerinden geliyordu.
14. Onları, kinli kez canavar gibi hortlaklar kovalıyor, Kimi kez ruhlarındaki yüreksizlik etkisiz duruma getiriyordu. Çünkü birdenbire beklenmedik birbiçimde Dehşete düşmüşlerdi.
15. Böylece oraya kim düştüyse Parmaklığı olmayan bu tutukevinde çakılıp kaldı.
16. Çiftçi ya da çoban olsun, Ya da kendi kendine çalışan biri olsun, Yakalandı ve kaçınılmaz yazgıyı paylaştı. Çünkü aynı karanlık zincir her şeyitümüyle bağladı.
17. Yelin uğultusu, Yayılan dallarda kuşların hoş sesli cıvıltısı, Suyun güçlü akışındaki ölçülü sesi, Sallanan çığın sert gürültüsü,
18. Sıçrayarak giden hayvanların görünmeyen süratli yönü, En yırtıcı vahşi hayvanların kükremesi, Dağlardaki çatlaklardan yansıyan yankı, Tümü onları korkutuyor, etkisiz duruma getiriyordu.
19. Tüm dünya parlak bir ışıkla aydınlanmıştı, Engellenmeden işini sürdürüyordu.
20. Ancak onları kaplayan zifiri karanlık Onları karşılıyacak olan karanlığın bir imgesiydi. Çektikleri sıkıntı onları saran karanlıktan beterdi.

BÖLÜM 16

1. Böylece benzer yaratıklarla* uygun biçimde cezalandırıldılar, Sayısız hayvanlar onların canını yaktı.
* İğrenç yaratıklar", yani "Kurbağalar" (bkz. Çık.8:l-15).
2. Onlara verdiğin bu cezaya karşılık Kendi ulusuna iyilikle davrandın, Güçlü yemek isteklerini karşılamak için, Onlara yiyecek olarak, Çok lezzetli, az bulunur bıldırcınlar sağladın.
3. Böylece Mısırlılar, Onlara gönderilen iğrenç yaratıkları görünce, Aç olmalarına rağmen, Doğal yemek isteklerinin bile tiksindiğini gördüler. Oysa kendi ulusun, kısa bir süre yoksun kalıp, Ardından yemeklerinde az bulunur güzel bir tat bulacaktı.
4. Acımasız olanların Amansız bir yoksullukla karşılaşması kaçınılmazdı, Böylece kendi ulusuna Düşmanlarına nasıl acı çektirdiğini gösteriyordun.
5. Vahşi hayvanlar yırtıcı bir şiddetle onlara saldırdı, Kıvrılan yılanlar onları sokup yok etti, Ama senin öfken sonuna dek sürmedi.
6. Kısa bir süre için azarlandılar ve acı çektiler, Çünkü senin koyduğun yasanın buyruklarını anımsatmak için Kurtuluş simgesi bir yılangönderdin.
7. Ona yönelen kurtuluyordu! Baktıkları simge değil, ama sen, evrensel kurtarıcımız, onları kurtarıyordun.
8. İnsanları her kötülükten ancak senin kurtarabileceğini böylece düşmanlarımıza kanıtlamış oldun.
9. Çünkü çekirgelerle sineklerin ısırmaları Onlar için öldürücü oldu. Onları kurtarmak için hiç bir çare bulunamadı, Bu yaratıklar eliyle cezalandırılmayı gerçekten hak etmişlerdi.
10. Ama, yılanların zehirli dişi bile oğullarını yenemedi, Lütfun onlara yardım etti ve onları iyileştirdi.
11. Verdiğin uyarıları anımsamaları için bir kere canlarını yaktın "çok çabuk iyileşti!" Yoksa her şeyi unutup Senin iyiliklerinden yoksun kalırlardı.
12. Onları iyileştiren şifalı bitkiler ya da yara lapası değildir, Rab'bim, her şeye şifa veren sözün onları da iyileştirmiştir.
13.  Çünkü yaşam ve ölüm gücü sendedir, ölülerin ruhlarının bulunduğu Hades'in kapılarını açıp kapatan sensin.
14. İnsan kötülüğü ile ölüme neden olabilir, Ama giden ruhu geri getiremiyor, ya da Hades'in kabul ettiği ruhu Bulunduğu yerden kurtaramıyor.
15. Senin elinden kaçış yoktur.
16. Seni tanımayı reddeden kötüler Kolunun gücüyle şiddetle cezalandırıldı. Alışılmamış yağmurlar, Dolu ve amansız sağanak onları kovaladı, Ateş onları yakıp yok etti.
17. Olağanüstü! Her şeyi söndüren suda Ateşin şiddeti arttı, Çünkü öğeler erdemli kişiler için savaşır.
18. Bir anda alev söner gibi olur, Kötülere karşı gönderilen yaratıkları yakıp yok etmez, Tanrı'nın yargısının onları izlediğini böylece açıkça gösterir.
19. Ardından suyun içindeyken, ateş olanca hızıyla yakar, Suçlu bir ülkenin ürününü yok eder.
20. Ulusuna karşı davranışın o denli değişik ki! Onlara meleklerin besininden* verdin. Yorulmak bilmeden, Cennetten onlara hazırlanmış ekmek gönderdin. O ekmekte her tat vardı, her zevke uygundu.
* Burada "Meleklerin besini"yle kastedilen İsrailliler'e verilen "Man"dır (bkz. Çık. 16).
21. Verdiğin madde çocuklarına karşı tatlılığını gösterdi, Çünkü o ekmek herkesin tadına uygundu, O ekmekten yiyen neyi istiyorsa buluyordu.
22.  Kar ve buz ateşe dayandı, erimedi. Böylece şunu öğrenmişlerdi: Düşmanlarının ürününü yok etmek için, Ateş dolu halinde yağıp yakacak, Düşen yağmur gibi alevlenecekti.
23. Oysa diğer yandan, Erdemli kişilere hizmet edip onları beslemek için Ateş kendine özgü olan hali bile unutabilirdi.
24. Evren sana boyun eğer, çünkü onu sen yarattın, Evren kötüleri cezalandırmak için çaba gösterir, Sana inananların yararına şiddetini kaybeder.
25. Böylece tümüyle değişen evren Her şeyi besleyen cömertliğinin temsilcisi oldu, Yoksun kişilerin isteklerine uydu.
26. Öyle ki, Rabbim, sevgili çocukların, İnsanların çeşitli ürünlerle beslenmediklerini Ve sözün sana inanan herkesi koruduğunu bilsinler.
27. Çünkü ateşin yok edemediği şey bir tek güneş ışınının sıcaklığında eridi,
28. Sana hamdetmek için, Güneş doğmadan kalkmamız gerektiğini Ve gün doğarken sana dua etmemiz gerektiğini böylece gösterdi.
29. Çünkü nankörün umudu kışın tutan don gibi eriyecektir, Boşa giden su gibi akıp gidecektir.

BÖLÜM 15

1. Ama sen, Tanrımız, iyisin, vefalısın, çabuk kızmazsın, Her şeyi sevgiyle yönetirsin.
2. Günah işlesek de, biz yine seniniz, Çünkü senin gücünü onaylıyoruz. Ama senin olduğumuzu kabul ettiğini bilirsek, Artık günah işlemeyeceğiz.
3. Seni kabul etmek gerçekten en yüksek erdemdir, Senin gücünü bilmek ölümsüzlüğün köküdür.
4. Saptırılmış insan ustalığının hiçbiri cadı Bizi yolumuzdan şaşırtmadı, Bir ressamın verimsiz çabası, Üstüne birbirine uygun renkler sürülmüş bir suret.
5. Bunu görünce aptallar büyük bir özlem çekerler Ve nefes almayan bir suretin cansız biçimine saygı gösterirler.
6. Bu suretleri yapanlar, bunlara saygı gösterenler ve tapınanlar Kötülüğü seven kimselerdir ve böyle umutlar onlara yaraşır.
7. Şimdi bir çömlekçiyi ele alalım: Yumuşak toprağı emek vererek işliyor, Bizim kullanmamız için her türlü şeye biçim veriyor. Aynı çömlek çamurundan, öyle olsa da, Temiz işlerde kullanılacak taslar biçimlendiriyor ve bunun aksini de yapıyor. Hepsi birbirinin aynı olarakbiçimleniyor, Ancak hangi çömleğin nerede kullanılacağına karar vermek Çömlekçinin işidir.
8. Ardından -çok kötü bir çaba- Aynı çömlek çamurundan boş bir tanrı biçimlendiriyor. Yakın bir geçmişte topraktan meydana gelen çömlekçi, Yine toprak olacak ve yaşamının hesabını verecektir.
9. Buna karşın, yakın olan ölümü Veya yaşamın kısalığını hiç düşünmüyor. Tam tersine altın ve gümüş üzerinde çalışan kuyumcuya Üstün gelmek için çaba sarf ediyor. Tunç üzerine çalışanlara da benzemeye çalışıyor, Yaptığı düzme örneklerle övünüyor.
10. Onun yüreği kül olmuştur, Umudu çamurdan daha değersiz, Yaşamı kilden daha kalitesizdir.
11. Çünkü o, kendisini yaratanı, Kendisine soluk verip Canlı insan ruhuna yaratıcı coşku vereni yanlış kavramakta.
12. Bundan da öte, yaşamımıza bir tür oyun, Burada kaldığımız süreye Pazarlığa girişilecek bir panayır gözüyle bakıyor. "Araçlar ne derece tiksindirici olsa da, İnsan hayatını kazanmak zorundadır" diyor.
13. For this man, that of earthly matter maketh brittle vessels and graven images, knoweth himself to offend above all others.
14. Ama bir zamanlar ulusuna baskı yapan düşmanlar, En aptal olanlardır, Küçük bir çocuğun ruhundan fazla acınacak durumdadır.
15. Putperestlerin tüm putlarını tanrı olarak kabullenmişlerdir. Bu putlar gözleriyle göremez, Burun delikleriyle havayı teneffüs edemezler. Kulaklarıyla işitemez, Ellerindeki parmakları kullanıp dokunamazlar. Ayaklarını da yürümek için kullanamazlar.
16. Çünkü onları bir insan yapmıştır, Soluğunu ödünç alan bir yaratık onlara biçim vermiştir. Şimdiki durumda hiç bir insan Kendine benzer eksiksiz bir tanrı biçimlendiremez.
17. Kendi ölümlü olduğu için, Tanrı'ya karşı saygısız elleri olsa olsa ölü bir şey yapabilir. Kendisi tapındığı şeylerden daha değerlidir, O hiç olmazsa canlıdır, ama onlar hiç bir zaman yaşamadı.
18. En tiksinti verici hayvanlara tapınılıyor, Aptallık dereceleri öbürlerinden daha kötüdür.
19. Özendirecek güzellikten iz yoktur, -Bazı hayvanlarda var olduğu gibi- Tanrı'ya hamdetmek, Hayırdua etmek onun izlediği yolda yoktur.

BÖLÜM 14

1. Başka biri kuduran denizde Yolculuk etmek için gemiye binerken, İçinde bulunduğu gemiden Daha güçsüz bir ağaç gövdesinin himayesini diliyor.
2. Kuşkusuz bu gemi kazanç isteği sonucu meydana gelmiştir, Geminin inşası tersane işçisinin Ne derece akıllı olduğunu gösterir.
3. Ama, ey Baba, dümeni kullanan senin ilahi takdirindir. Çünkü denizde bile bir yol açtın, Dalgaların üzerinde güvenilir bir yol.
4. Böylece ne olursa olsun kurtarabileceğini gösteriyorsun. Becerisi olmayan bir adam bile Gemiyle ülke dışına yolculuk edebiliyor.
5. Bilgeliğin yapıtlarının işlememesini istemezsin; Dolayısıyla insanlar En ufak bir tahta parçasına yaşamlarını emanet ediyor, Açık denizleri sal ile geçiyor ve limana güvenle geliyorlar.
6. Çünkü başlangıçta övünçlü devler yok olurken, Dünyanın umudu bir sala sığındı* Ve dümeni senin kullanman sayesinde, Gelecek çağlar için yeni bir kuşağın başlangıcını korudu.
* "Bir sala": "Nuh'un gemisine".
7. Erdeme hizmet eden tahta kutsaldır,
8. Ama el emeğinin ürünü olan şey ve onu yapan lanetlenmiştir, Yapan, onu yaptığı için, yok olacak şey de ona tanrı dendiği için.
9. Evet, Tanrı kötüden de, yaptığı kötülüklerden de aynı derecede nefret eder.
10. Yapıt ve onu yapan cezalandırılacaktır.
11. Onun için putperestlerin putları yargılanacaktır, Çünkü Tanrı onları yaratmışsa da, iğrenç bir duruma geldiler. İnsanların ruhları için bir tuzak, Dünyayı umursamayanların ayakları için Gizli bir tehlike oluşturdular.
12. Putların icadı zinanın* başlangıcı oldu, Putların bulunması yaşamı bozdu.
* "Zina":  Burada,  "Tanrı'ya vefasızlık" anlamına gelir.
13. Başlangıçta putlar yoktu, Onlar sonsuza dek var olmayacaklar.
14. İnsanların gösterişe olan tutkusu sonucu dünyaya geldiler, Bu nedenle birdenbire ortadan kalkmaları tasarlanmıştır.
15. Zamansız yasa bürünüp üzülen bir baba Elinden pek çabuk alınan çocuğunun bir resmini yapar, Dün ölü bir insandan oluşana Bugün bir tanrı gözüyle bakar ve onu onurlandırır. Ona bağımlı olanlara gizemli ayinleri ve üyeliğe kabul törenlerini miras olarak bırakır.
16. Ardından zaman geçtikçe bu kötü töreler iyice yerleşir, Birer yasaymış gibi bunlara uyulur;
17. Prenslerin buyruğuyla oyma resimlere tapınılır. İnsanlar çok uzakta oturan ve onurlandırmak istedikleri kişilerin Uzaktan portrelerini yaparlar ve onurlandırdıkları kralın bir resmini meydana çıkartırlardı. Böylece çaba gösterip Yanlarındaymış gibi hazır bulunmayanı överlerdi.
18. Sanatçının ihtirası, onu tanımayan kişileri bile, Ona tapınmaya özendiriyordu.
19. Çünkü sanatçı kuşkusuz kralı memnun etmek için, Portrenin modelinden daha güzel olması için Büyük çaba gösterip ustalığını ortaya koyuyordu.
20. Yapıtının güzelliği karşısında büyülenen halk Son zamanlara dek bir insan olarak onurlandırdığı kişiye Tanrısal bir saygı gösteriyordu.
21. Bu, yaşam için bir tuzak oldu, Yıkımlara ya da prenslerin gücüne tutsak olan insan Tahta parçalarına ve taşlara söylenemez adı vermiş oldu.
22. Tanrı bilgisinde kusurlu olmaları yetmiyormuş gibi, Bilgisizliklerinden ötürü yaşamları Güç ve sürekli çaba ile sürerken, Ardından bu etkin uğursuzluklara barış adını veriyorlar.
23. Çocuk öldürme geleneklerini öğreten törenleri, Gizemli dinsel törenleri, Bu törenlerde yadırganan Çılgınca davranışlarda bulunmaları,
24. Yaşamlarında ya da evliliklerinde Temiz kalmalarına olanak bırakmıyor, Biri diğerini arkadan vurup öldürüyor veya zina ederek onu incitiyor.
25. Her yerde kan ve cinayet kargaşası, hırsızlık ve hilecilik, Rüşvet, hainlik, ayaklanma, yalan yere yemin,
26. İyi insanların dirliğini bozmak, Yararlı yardımların savsaklanması, Ruhların temizliğini bozmak, doğaya aykırı günahlar, Evlilikte düzensizlik, zina, sefahat.
27. Çünkü gerçek olmayan putlara tapınma durumu Her türlü kötülüğün başlangıcı, nedeni ve sonucudur.
28. Ya böyle davranıyorlar, Ya kendilerinden geçerek çılgınca bağırıyorlar, Ya kâhinler gaipten sahte haberler veriyor, Ya çok kötü yaşam sürüyorlar, Ya da duraksamadan yalan yere yemin ediyorlar.
29. Çünkü cansız putlara inanıyorlar, Yalan yere ant içmekle Kendilerine bir kötülük geleceğini sanmıyorlar.
30. Ama adalet birden karşılarına çıkacak ve iki şey için onlardan hesap soracak: Putperest olarak, Tanrı kavramını bozdular, Hileci olarak, gerçeğe karşı ant içtiler, Tüm kutsallığa karşı koydular.
31. Böylece her zaman suçlular yargılanacak, Ant içtikleri şeylerin gücüyle değil, Ama günahkârlara layık görülen cezayla!

BÖLÜM 13

1. Evet, Tanrı'yı tanımamış tüm insanlar doğuştan aptaldır, Görülen iyi şeylerden "Var -Olan- O" yu bulamamışlardır veya yapıtlarını inceleyerek, sanatçıyı tanıyamamışlardır.
2. Onlar için dünyayı yöneten tanrılar ateştir veya yeldir, hızlı havadır, Gökteki yıldızlardır, Hızlı akan sudur ya da göğün kendisidir.
3. Bu güzelliklerle büyülenip onları tanrı biçiminde gördülerse, Rab'bin bütün bunlardan ne denli üstün olduğunu bilsinler, Çünkü onları yaratan güzelliğin gerçek yaratıcısıdır.
4. Onların gücünden, enerjisinden etkilendiyseler, Onları yaratanın ne derece daha güçlü olduğunu anlasınlar.
5. Çünkü yaratılışın görkem ve güzelliği Yaratan hakkında fikir veriyor.
6. Ama bu insanları fazla ayıplamamak gerekir, Belki de Tanrı'yı ararken ve O'nu bulmayı çok isterken Yanlış yola saptılar.
7. Tanrı'nın yapıtları arasında yaşarken, Onları anlamak için uğraşıyorlar, O denli güzellik görünce görünüşe aldanıyorlar.
8. Öyle olsa bile, kusurlarına göz yumamayız!
9. Dünyayı incelemek için Gereken bilgiyi elde etmek yeteneğindeyseler, Dünyanın efendisini bulmakta Neden bu derece yavaş davrandılar?
10. Ama umudunu ölü şeylere bağlayanlar İnsan eliyle yapılan şeylere, İnceden inceye işlenmiş altın ve gümüşe, Hayvan biçiminde yontulmuş veyauzun zaman önce Oymalarla süslenmiş işe yaramaz bir taşa Tanrı diyen alçaklardır.
11. Bir baltacıyı ele alalım: Uygun bir ağacı yere düşürür, Ağacın kabuğunu dikkatle soyar, Ardından olağanüstü bir ustalıkla tahtayı Günlük yaşamda kullanılabilecek bir nesne haline getirir.
12. Geri kalan parçaları yemeğini pişirmek için kullanır, Karnını doyurur.
13. Geriye işe yaramayan bir tahta parçası daha kalmıştır, Yamrı yumru ve düğümlenmiş bir kütük! Onu alır, boş vaktinde bıçakla yontar, Dinlenmenin verdiği ustalıkla ona biçim verir. Ona bir insan biçimi verir,
14. Ya da belki de onu iğrenç bir hayvan biçiminde yontar, Onu sıvamak için koyu sarı bir renk kullanır, Dış tarafını kırmızıya boyar, Kusurlarının üzerine boya geçer.
15. Ardından ona uygun bir yer arar, Demir mengeneyle duvarın içine sıkıştırır.
16. Böylece yere düşmeyeceğine inanır. Bu salt bir görüntüdür, kimseye yardım edemez, Tam tersine, yardıma gereksinmesi var.
17. Yine de malları için, evlilik için, Çocukları için dua etmek isterse, Bu cansız varlığa yalvarmaktan utanmıyor, Sağlık için zayıfın himayesini diliyor.
18. Yaşam için ölüme yalvarıyor, Yardım için tecrübesizliğe ricada bulunuyor, Yolculuk için yerinden kalkamayan birine.
19. Kâr etmek için, Tasarıları için ve mesleğinde başarılı olmak için Herhangi bir becerisi olmayan birinden ustalık istiyor.

BÖLÜM 12

1. Senin ölmeyen Ruhun her şeyde vardır.
2. Böylece suç işleyenleri yavaş yavaş yola getiriyor, Günah işlediklerinde onları uyarıyor, Kötülükten uzak durmaları ve sana inanmaları için onlara öğüt veriyorsun. Öyle ki, ey Rab, kötülükten özgür olsunlar ve sana güvensinler.
3. Kutsal ülkede eskiden oturanlardan tiksinirdin,
4. Çünkü onların iğrenç adetleri vardı. Büyücülükle uğraşırlardı, Kutsal olmayan dinsel törenleri vardı.
5. Sen onlardan tiksinirdin, Çünkü çocukları acımasızca öldürürler, İnsan eti sunulan şölenlerde bağırsakları yerlerdi. Kanlı sefahat sürerken Bu dinsel törenin gizlerini ve göreneklerini öğrenirlerdi.
6. Onlar savunmasız yaratıkların katil anne-babasıydılar. Atalarımızın gücüyle onları yok etmeye karar verdin;
7. Böylece tüm ülkelerden daha çok sevdiğin bu ülkeye Ona yaraşır Tanrı'nın çocukları gelip bir koloni kurabilecekti.
8. Bu ortamda insan oldukları için onlara yumuşak davrandın, Ordunun habercisi olarak büyük eşekarılarını gönderdin, Onları yavaş yavaş yok etsinler diye.
9. Kuşkusuz bir savaşta kötüleri erdemli kişilere verebilirdin, Vahşi hayvanlarla ya da söyleyeceğin sert bir sözle Onları hemen yok edebilirdin.
10. Ama onları yavaş yavaş suçlayarak Onlara tövbe etme olanağı verdin. Gerçekten onların özünün kötü olduğunu Sen çok iyi biliyordun. Doğuştan kötü olduklarını
11. Ve kendi düşüncelerini değiştirmeyeceklerini! Çünkü onlar baştan lanetlenmiş bir soydu.
12. Onları suçları için cezalandırmayışının nedeni Herhangi bir kimseden korkman değildi. "Ne yaptın?" diye sana kim sorabilir? Senin yargına karşı koymaya kim cesaret edebilir? Yarattığın ulusları yok ettiğin için seni kim suçlayabilir? Suçlu insanların hangi savunucusu sana karşı durmaya, Sana meydan okumaya cesaret edebilir?
13. Çünkü her şeyle ilgilenen senden başka Tanrı yoktur, Yargılarında her zaman adil olduğunu kimseye kanıtlamana gerek yok.
14. Hiç bir kral, hiç bir despot, cezalandırdığın kimseler için Seni kınamak yürekliliğini gösteremez.
15. Sen doğrusun, her şeyi adaletle düzenlersin, Bilirsin ki gücüne yaraşmayan davranış cezalandırılması gerekmeyen insanı suçlamaktır.
16. Doğruluğun kaynağı gücündedir, Her şeye egemen oluşun seni herkese karşı sevecen yapar.
17. Egemenliğinden kuşku duyulursa gücünü gösteriyorsun, Bunu bilenlerin küstahlığını dillere düşürüyorsun.
18. Ama büyük gücüne karşın, yargılarında yumuşaksın, Bizleri büyük sevecenlikle yönetiyorsun, çünkü sen isteyince gücün vardır.
19. Böyle davranmakla insanlara bir ders verdin, Erdemli kişinin insanlara iyilikle davranması gerektiğini öğrettin, Çocuklarına güzel bir umut verdin, Günahtan sonra tövbeyi kabul edeceğini bildirdin.
20. Çocuklarının düşmanlarını cezalandırırken bu derece ilgi ve hoşgörüyle davrandınsa, Onlar ölümü hak ettikleri halde, Onlara kötülükten kurtulmaları için Zaman ve mekân verdinse,
21. Çocuklarını ileri derecede özen göstererek yargıladın, Onların atalarına ant içirerek Antlaşmayla ne güzel sözler vermiştin.
22. Böylece, bizi yola getirirken, Düşmanlarımıza on bin kez daha katı davranarak Onları kamçılıyorsun. Başkalarını yargılarken sevecenliğini düşünmeyi ve yargılandığımız zaman bağışlanma istemeyi bize öğretmek için.
23. Bu nedenle kötü ve saçma bir yaşamı olanlara İşkence yapmak için, Kendi iğrenç buluşlarını kullandın.
24. Gerçekten, yanlış yola sapmışlar, Doğru yoldan tümüyle ayrılmışlardı. En kirli, en aşağılık hayvanlara tanrı gözüyle bakıyorlar, Küçük aptal çocuklar gibi aldanıyorlardı.
25. Ardından, akılsız çocuklarla uğraşır gibi, Onları alay edercesine cezalandırdın.
26. Ama bu alaylı cezadan ders almayacak, Yakında Tanrı'ya yaraşır bir cezayla karşılaşacaklardı.
27. Tanrı olarak kabul ettikleri hayvanlar onların cezası oldu, Bu hayvanlarla çektikleri acı onları yavaş yavaş yıprattı. Gerçeği anladılar ve o güne kadar tanımak istemediklerini Gerçek Tanrı olarak kabul ettiler. Bu nedenle onlara en büyük ceza verildi.

BÖLÜM 11

1. Bilgelik, kutsal bir peygamberin eliyle İşlerini başarıyla sonuçlandırdı.
2. Ayak basmamış, ıssız bir bölgede yolculuk ettiler, Kimsenin ulaşamayacağı yerlerde çadırlarını kurdular.
3. Düşmanlarına karşı dayandılar, onları püskürttüler.
4. Susadıkları zaman Tanrı'ya yalvarıp yakardılar, Sarp kayalıktan onlara su verildi, Susuzlukları sert taştan giderildi.
5. Böylece düşmanlarının cezasını veren şey, Sıkıntılarında onlar için yararlı oldu.
6. Sen onlara ırmak suyunu vermedin, O hep akan bir kaynaktır ve onu kirleten sellerle bulanık olur.
7. Irmak suyu, yeni doğan çocukları öldürme kararına sert tepkindi, Ama umutsuzluğa karşın, onlara bol su verdin.
8. O günlerde çevreyi kasıp kavuran susuzlukla Onların düşmanlarını ne denli güçlü bir davranışla cezalandırdığını gösterdin.
9. Çektikleri büyük sıkıntılar, acımasının sitemiydi, Onlar öfkeyle verilmiş bir yargının Kötülere ne işkenceler çektirdiğini öğrendiler.
10. Sen onları gerçekten sınadın, Bir baba gibi onların kusurlarını düzelttin. Ama öbürlerine sıkı davranıp sorguya çektin, Tıpkı suçlayan sert bir kralın tutumuyla.
11. Yakında veya uzakta olsunlar, Mısırlılar yavaş yavaş yıprandı.
12. Onların üzüntüsü gerçekten iki misliydi, Geçmişi hatırlayınca iniltileri iki misli artıyordu.
13. Kendilerini cezalandıran şeyin öbürlerini sevindirdiğini duyunca, Anladılar ki işleyen Tanrı'dır.
14. Uzun süre önce onu kenara attılar, bıraktılar, Sonra da alay edip geri çevirdiler, Her şey olup bittikten sonra şaşakaldılar. Çünkü erdemli insanların susuzluğuyla kendi susuzlukları başka türlü sonuçlanmıştı.
15. Saçma ve kötü düşünceleri onları yanılttı, Aklı olmayan sürüngenlere, Aşağılık hayvanlara tapmaya başladılar. Onları cezalandırmak için sürüyle akılsız yaratıklar gönderdin
16. Ve bu tür günah aletlerinin Birer cezalandırma aleti olduğunu onlara öğrettin.
17. Gerçekten de senin güçlü elinde -Biçimi olmayan maddeden dünyayı yaratan güçlü elinde-
18. Onların üzerine bir sürü ayı ve vahşi hayvan gönderecek her imkân vardı: Bilinmeyen, yeni yaratılmış, azgın hayvanlar, Ağızlarından ateş çıkaran, Çevrelerine pis kokular saçan, Gözlerinden korkunç kıvılcımlar fırlatan hayvanlar.
19. Bu hayvanlar bir vuruşla onları ezebilirdi, Ayrıca korkunç görüntüleriyle de onları yok edebilirdi.
20. Ama, bunlar olmasa bile, bir tek nefeste düşüp ölebilirlerdi. Senin adaletin onların peşindeyken, Gücünle, bir solukta, hızla dönüp giderlerdi. Ama hayır, sen her şeyi ölçüsü, sayısı ve ağırlığı ile düzenledin.
21. Çünkü büyük gücün daima çağrını bekler, Kolunun kudretine kim karşı koyabilir?
22. Senin gözünde tüm dünya Terazinin gözünü bir yana yatıran toz tanesi gibidir, Sabahleyin toprağa düşen bir çiğ damlası gibidir.
23. Yine de herkese karşı sevecensin, Çünkü sen her şeyi yapabilirsin, İnsanların sana dönmeleri için günahlarını bağışlayabilirsin.
24. Evet, tüm varlıkları seviyorsun, Yarattığın hiç bir şeyden tiksinmiyorsun, Çünkü herhangi bir şeyden tiksinseydin, onu yaratmazdın.
25. Sen istemeseydin, bir şey nasıl kalırdı? Sen ortaya çıkmasına neden olmasaydın, Bir şey nasıl korunurdu?
26. Yaşamı seven Rabbim, sen her şeyi esirgiyorsun, Çünkü her şey senindir.

BÖLÜM 10

1. Dünyanın babası olan Adem ilk yaratıktı, O yalnız yaratılmıştı, bilgelik onu koruyordu, Bilgelik onu yanılgısından kurtardı.
2. Bilgelik ona her şeye boyun eğdirmek gücünü verdi.
3. Ama öfkesine yenilen bir suçlu* bilgeliği bırakınca, Taşkınlıkla kardeş katili olup öldü.
*Burada sözü edilen suçlu, Kayin'dir.
4. Ondan dolayı toprak suda boğulunca, Onu kurtaran yine bilgelik oldu. Bilgelik, değersiz bir tahta parçasının üstündeki Erdemli insana* yol gösterdi.
*Burada sözü edilen erdemli insan, Nuh Peygamber'dir.
5.Yine, kötülükte uyuşan uluslar düzensizlik içindeyken, Bilgelik erdemli insanı* örnek olarak seçti, Onu Tanrı'nın katında suçsuz olarak korudu,Çocuğuna acımaması için güç verdi.
* Burada sözü edilen erdemli insan, İbrahim Peygamber'dir.
6. Kötüler ölünce bilgelik Beş kente yağan ateşten kaçan erdemli insanı* kurtardı.
* Burada sözü edilen erdemli insan, Lut Pey­gamber'dir.
7. Bu beş kentin kötülüklerine tanıklık edercesine Yıkılmış bir ülke şimdiye dek duman çıkarıyor. Oradaki bodur ağaçların meyveleri hiç olgunlaşmazve oradaki tuzdan kolon İnançtan yoksun bir ruha dikilmiş bir anıttır.
8. Çünkü bilgelik yolundan ayrılanlar, İyiliği bulamadıkları gibi, Dünyaya deliliklerini simgeleyen bir anıt bıraktılar, Suçları kimsenin gözündenkaçmasın diye.
9. Ama bilgelik ona hizmet edenleri sıkıntılarından kurtardı.
10. Bilgelik, kardeşinin öfkesinden kaçan Erdemli insana* doğru yolu gösterdi. Bilgelik ona Tanrı'nın buyruğundaki ülkeyi gösterdi, Kutsal şeylerin bilgisini verdi. Bilgelik çabalarında başarılı olmasını sağladı, Tüm emeklerinin karşılığını ona verdi.
*Burada sözü edilen erdemli insan, Yakup Peygamber'dir.
11. Açgözlü, acımasız insanlara karşı onu destekledi Ve onu zengin yaptı.
12. Onu düşmanlarına karşı yakından korudu, Hazırlanan tuzaklardan kurtardı. Çetin bir mücadele sonunda ödülü ona verdi, Böylece inancın her şeyden güçlü olduğunu öğretti.
13. Bilgelik erdemli insan* satılınca onu bırakmadı, Ama onu günahtan korudu.
*Burada sözü edilen erdemli insan, Yusuf Pey­gamber'dir.
14. Zindana onunla birlikte indi, Zincirle bağladıklarında onu terk etmedi, Ama ona bir krallığın asasını verdi, Despot efendileri onun buyruğuna girdi.Böylece onu karalayanların yalancı olduğu anlaşıldı Ve kendi yaşamı süresince onurlandırıldı.
*"Çıkış": Musa Peygamber zamanında Yahudilerin Mısır'dan çıkışını anlatır. Eski Antlaşma'daki ikinci kitabın adı.
15. Bilgelik, kutsal bir ulusu ve masum bir soyu, Baskı yapan bir ulustan kurtardı.
16. Bilgelik, Tanrı'nın bir kulunun* ruhuna girdi, Mucizelerle ve belirtilerle korkunç krallara karşı koydu.
*Burada sözü edilen kul, Musa Peygamber­dir. Aynı kişiden 11:1,14 ayetlerinde de söz edilmektedir.
17. Kutsallara çabalarının karşılığını verdi, Onlara olağanüstü bir yol gösterdi. Gündüzleri onların sığınağı, Geceleri de yıldız ışığıydı.
18. Bilgelik, Kızıldeniz'den geçmelerini sağladı, Engin sularda onlara yol gösterdi.
19. O arada düşmanlarını dalgalarla yuttu, Sonra denizin dibinden onları dışarı tükürdü.
20. Böylece erdemli olanlar kötüleri yoksun bıraktılar. Rabbim, senin kutsal adını yücelttiler, Hep birlikte koruyucu elini övdüler.
21. Çünkü bilgelik dilsizlerin dilini çözdü ve bebekleri konuşturdu.

BÖLÜM 9

1. "Atalarımızın Tanrısı, suçları bağışlayan Rabbim, Sen 'Ol' diyerek bütün varlıkları yarattın,
2.  Bilgeliğinle senden gelen tüm yaratıkları Uygun bir duruma getirdiğin insanın buyruğuna verdin.
3. Kutsallıkla ve doğrulukla dünyayı yönetmesi ve yetkisini doğrulukla kullanması için İnsanı en uygun ortamda yarattın.
4. Tahtının arkadaşı olan bilgeliğe ben de erişeyim. Ben çocuklarından biriyim, beni geri çevirme.
5. Çünkü ben senin kulunum, Her işini gören hizmetçi kadının oğluyum, Ben güçsüz bir insanım, yaşamım tükeniyor. Adaleti ve yasakları pek bilmem,
6. Kuşkusuz en kusursuz insanda Senin bilgeliğin bulunmazsa, o önemsiz biridir.
7. Ulusunun kralı ve oğullarınla kızlarının yargıcı olmam için beni sen seçtin.
8. Kutsal dağında bir tapınak kurmamı, Çadırını kurduğun kentte bir sunak yapmamı buyurdun. Başından beri hazırladığın Kutsal taşınabilen tapınağın bir örneği olacaktı.
9. Bilgelik seninledir, etkinliklerini biliyor, Dünyayı yarattığın zaman oradaydı, Senin neye sevineceğini biliyor, Senin buyruklarına nasıl uyulacağını biliyor.
10. Bilgeliği kutsal olan göklerden, Görkemli tahtından gönder. O bana yardım etsin, benimle didinsin, Seni nasıl sevindirebileceğimi bana öğretsin.
11. Çünkü o her şeyi bilir ve her şeyi anlar. Bilgelik, etkinliklerimde bana sağduyuyla yol gösterecek, Ünüyle beni koruyacaktır.
12. O zaman tüm etkinliklerim kabul edilebilir nitelikte olacaktır. Ulusunu adaletle yöneteceğim ve babamın tahtına yaraşır olacağım.
13. Tanrı'nın tasarılarını hangi insan bilebilir? Rabbin buyruğunu kim sezebilir?
14. Ölümlülerin usa vurmaları düzensiz, Tasarıları değişkendir.
15. Çünkü ölümlü vücut ruha baskı yapar, İnsan vücudu verimli bilinci zora koşar.
16. Dünyada olup bitenleri anlamak, Elde edebileceklerimizi bilmek oldukça güçtür, peki, cennette neler olduğunu kim bilebilir?
17. Bilgeliği vermeseydin, Kutsal Ruhu'nu yukarıdan göndermeseydin, Senin tasarılarını kim öğrenebilirdi?
18. Böylece bilgelik dünyadaki insanlara doğru yolu gösterdi, Seni nasıl sevindireceklerini öğretti ve onları kurtardı."

BÖLÜM 8

1. Bilgelik tüm dünyada gücünü gösteriyor, Her şeyin iyi işlemesini sağlıyor.
2. Gençliğimden beri bilgeliği sevdim ve onu aradım, Bana eş olması sonucuna vardım, Güzelliğine vuruldum.
3. Tanrı'ya yakınlığı ününe ün katıyor, Çünkü evrenin Rabbi onu sevdi.
4. Evet, Tanrı biliminin gizlerini o biliyor, O'nun yapacağı işleri seziyor.
5. Yaşamda varlık isteniyorsa, Etkinlikleri her yerde görülen Bilgelikten daha büyük varlık var mı?
6. Ya da usun işleyişi düşünülüyorsa, Tüm evreni yaratan bilgelikten daha üstünü nerede var?
7. Ya da sevdiğiniz erdemse, Baksanıza, erdemler etkinliklerinin ürünüdür. Çünkü bilgelik ılımlılığı ve sağduyuyu, Adaleti ve dayanabilme gücünü öğretir. Yaşamda insanın en çok yararlandığı özelliklerdir bunlar.
8. Ya da sizde çeşitli denemeler tutkusu varsa, Bilgelik geçmişi bilir, geleceği önceden değerlendirir. Özdeyişler yazmasını ve bilmece çözmesini bilir, Anlamlı davranışları ve olağanüstü durumları, Çağın ve sürenin gelişmesini önceden bilir.
9. Bunun için bilgeliğin yaşamıma katılması sonucuna vardım, Çünkü bilgeliğin varlıkta danışmanım, Tasada ve kaygıda avuntum olacağını biliyordum.
10. Düşündüm ki, bu nedenle İnsanların toplandığı yerlerde alkışlanacağım, Daha gençken yaşlılar arasında onur kazanacağım.
11. Yargılama süresince zeki olduğum düşünülecek, Ünlülerin katında çok beğenileceğim.
12. Suskunluğumda bekleyecek, Konuşunca uyanık davranacak, Uzun konuşursam, ağızlarına kilit vuracaklar.
13. Bu nedenle ölümsüz olacağım, Ardıllarıma bırakacağım anı sonsuza dek yaşayacak.
14. Ulusları yöneteceğim ve ülkeler buyruğum altında olacak.
15. Adımın anımsanması ürkünç despotları kaygılandıracak, Ulusuma iyi davranacağım ve savaşta yiğitçe dövüşeceğim.
16. Eve dönünce onunla dirliğe kavuşacağım, Çünkü bilgelikle birlikte olunca hiç bir şey kötü değildir. Yaşamı onunla paylaşınca acı yoktur, Salt kıvanç ve sevgi vardır.
17. Tüm bu düşüncelerle, Bilgeliği nasıl elde edebileceğimi tasarlayarak Onu her tarafta aramaya başladım. Çünkü kalbimdeki duygular şöyle diyordu: Ölümsüzlük, bilgeliğe benzer davranışlarla kazanılır,
18. Bilgelikle dost olmak insana salt dirlik verir, Bilgelik nedeniyle tükenmez varlık bizim olur, Bilgelikle görüşmek bizim usumuzu geliştirir, Onunla konuştukça ünlü oluruz.
19. İyi bir çocuk olarak yaratılmıştım, Payımda arınmış bir ruh vardı.
20. Ya da ruhum iyi olduğu için, Lekelenmemiş bir vücuda girmişti.
21. Olsa olsa Tanrı'nın bağışta bulunmasıyla Bilgeliği iyice öğrenebileceğimi biliyordum. -El açıklığıyla yapılan bağışın Kimden geldiğini bilmek bunun işaretiydi."Rabbim'e yöneldim, Bütün kalbimle yalvarıp yakardım ve şöyle dedim:

BÖLÜM 7

1. Tüm diğer insanlar gibi, ben de ölümlü bir insanım, Topraktan yapılan ilk yaratığın soyundan geliyorum, Annemin rahminde etten oluştum.
2. On ay süre içinde onun kanında biçim kazandım, Bir erkek tohumu ve evliliğin verdiği tat nedeniyle.
3. Ben de doğduğum zaman havayı içime çektim, Tüm insanları taşıyan toprağa düştüm, Tüm insanlara benzer bir biçimde çığlık kopardım.
4. İyi ve özenli bakımla kundakta beslendim.
5. Her kralın yaşamı böyle başlamıştır,
6. Çünkü tüm insanların yaşama girişi Ve yaşamdan çıkışı salt bir yoldandır.

BÖLÜM 6

1. O halde, ey krallar, dinleyin ve anlayın, En uzak ülkelerin önderleri, dikkat edin;
2. Binlerce kişiyi yöneten sizler, Uyruklarınızın sayısı ile övünenler, dinleyin!
3. Çünkü güç Rabbin size armağanıdır, Egemenliği veren yüce Tanrı'dır. O, davranışlarınızı inceleyecek ve tasarılarınızı irdeleyecektir.
4. Tanrı'nın ülkesinin önderleri olan sizler, Adaletle davranmadınızsa, Yasadışı bir tutumunuz olduysa,
5. Ya da davranışınız Tanrı'nın istediği gibi olmadıysa, Tanrı hızla ve müthiş bir şekilde size saldıracaktır.
6. Yüksek konumda bulunanlar, güçlü olanlar İnsafsızca yargılanacak, Alçakgönüllüler merhametle bağışlanacak, Güçlülerse güçlü bir şekildecezalandırılacaktır.
7. Evrenin Rabbi önemli kişilerin önünde çömelmez, Kimseden korkmaz. Çünkü önemli ve önemsiz kişileri yaratan, Herkesi kayıran O'dur.
8. Ama yönetme gücünü elinde tutanların durumu irdelenecektir.
9. Evet, zalimler, sözlerim sizi ilgilendirir. Bilgeliğin anlamını öğrenin ve ona uyum sağlayın.
10. Çünkü kutsal şeyleri kutsayanlar kutsal sayılacaklardır, Onların öğretilerini kabullenerek, bu suretle korunacaklardır.
11. O halde bekleyin ve sözlerimi dinleyin, Çok istekli olursanız, sözlerim size gerekeni öğretecektir.
12. Bilgelik parlaktır, asla kararmaz, Bilgeliği sevenler onu hemen görür; Bilgeliği arayanlar onu çabucak bulur.
13. Onu isteyenlere bilgelik kendini derhal tanıtır.
14. Erken davranıp onun yolunu gözlerseniz, Hiç bir sorununuz kalmaz; Onu kapınızda oturmuş durumda bulacaksınız.
15. Onu düşünmek bile, anlayışın olgunluğunu gösterir. Onun için her an tetikte olursanız, Huzursuzluktan hemen kurtulursunuz.
16. Bilgelik kendine yaraşır olanları arar durur, Onları bulunca cana yakınlıkla kendini gösterir, Tüm düşüncelerinde onlara yardımcı olur.
17. Bilgeliğin en güvenli başlangıcı disiplin isteğidir, Disipline uymak bilgeliği sevmek demektir,
18. Onu sevmek de onun yasalarına uymaktır. Onun yasalarına saygılı olmak, Doğru yoldan sapmamak güvenliğini sağlar.
19. Doğru yoldan sapmamak insanı Tanrı'ya yaklaştırır,
20. Böylece bilgelik isteği egemenliğe eriştirir.
21. Ulusların despotları, sizler ki tahtta oturmaktan Ve kral asasından sevinç duyuyorsunuz! Bilgeliğe saygı gösterin, Böylece yönetim gücünü sonsuza dek elinizde tutarsınız.
22. Bilgeliğin ne olduğunu, Nasıl ortaya çıktığını şimdi bildireceğim, Sizden hiç bir sır gizlemeyeceğim, Bilgeliği ayrıntılarıyla tanımlayarak aslını göstereceğim, Gerçekten asla sapmayarak Onun öğretisini açıkça vereceğim.
23. Büyük bir kötülük olan çekememezlik Bu yolculukta bana arkadaşlık etmeyecek, Çünkü onun bilgelikle hiç bir ortak yanı yoktur.
24. Dünyanın kurtuluşu Çok sayıda bilge insanın varlığına bağlıdır, Bir ulusun esenliği kralın bilgeliğine bağlıdır.
25. Bunun için söylediklerimden bir şeyler öğrenmeye çalışın, Siz kazançlı olursunuz.

BÖLÜM 5

1. O zaman erdemli insan yüreklilikle ayağa kalkacak, Onun ıstıraplarına hiç önem vermeyenlerin, Ona zulmedenlerin karşısına dikilecektir.
2. Onlar erdemli insanı görünce, Yüreksiz kimsenin korkusuyla titreyecek, Onun beklenmedik kurtuluşuna şaşıracaklardır.
3. Vicdan azabı çekerek, inleyerek, Kederli bir halde birbirlerine şöyle diyecekler:
4. "Bir zamanlar bu adama gülerdik, Bizim için alay konusuydu, onu küçümserdik, Meğer ne akılsız kimselermişiz! Bizim gözümüzde onun yaşamı bir çılgınlıktı, Sonu ise onursuzdu.
5. Nasıl oluyor da o, Tanrı'nın oğullarından biri sayılıyor? Nasıl oluyor da o, kutsallar arasında yer alıyor?
6. Anlaşılıyor ki gerçeğe giden yoldan saptık, Adaletin ışığı bizim için parlamadı; Bizim için güneş hiç bir zaman doğmadı.
7. Tüm yasadışı yolları, İnsanın mahvına sebep olan tüm yolları kat ettik. Rabbin belirlediği yoldan gitmek yerine Ayak basmamış çöllerden geçtik!
8. Küstahlık, bu tutum bize ne yarar sağladı? Zenginlik ve övünme, bunlar bize ne kazandırdı?
9. Bütün bunlar birer gölge gibi geçip gitti, Çabuk geçen bir söylenti gibi yitti.
10. Kabaran dalgaları yarıp giden bir gemi gibi Nereden geçtiğini gösteren hiçbir belirti bırakmıyor, Geminin omurgasından dalgalarda hiç bir iz kalmıyor,
11. Ya da havada uçan kuş gibi Geçtiğini gösteren hiç bir kanıt bırakmıyor. Kanadının tüyleri ince havayı kamçılıyor, Vızıltıyla çabuk davranarak havayı yarıyor, Büyük bir alanı kaplayan kanadıyla ileriye doğru hızla ilerliyor Ve sonra oradan geçtiğine dair hiç bir belirti bırakmıyor.
12. Veya hedefini bulan bir ok gibi, Delinen hava çabucak eski durumuna geldiğinden, Okun hangi yöne atıldığını bilmek olanak dışıdır.
13. Bizim için de öyledir; Doğduktan bir süre sonra yaşamımız sona erdi. Erdemin bizde izi bile yok, Yaşamımızı kötülükle tükettik."
14. Evet, kötülerin umudu, rüzgârın sürüklediği çöp gibidir, Fırtınanın koparttığı ince bahar dalı gibidir, Rüzgârın dağıttığı duman gibidir, Bir günlük konuğun anısı gibi gelir geçer.
15. Ama erdemli insanlar sonsuza dek yaşar, Rableri onları ödüllendirir, Yüce Tanrı onları korur.
16. Tanrı onlara görkemli krallık tacını, Güzellik tacını kendi eliyle sunacaktır. Çünkü Tanrı onları sağ eliyle koruyacak, Kolu ile onları savunacaktır.
17. Tanrı'nın kıskanç sevgisi silahı olacak, Düşmanlarını cezalandırmak için evreni silahlandıracaktır.
18. Adalet onun göğüslük zırhı olacak, Gizli olmayan yargısı da miğferi.
19. Yenilmez kutsallık onun kalkanı olacak,
20. Demiri ocakta kızdırıp işleyecek, Hoşgörüsüz öfkesiyle keskin bir kılıç oluşturacaktır. Evren, dünyayı umursamayanlarla savaşmak için O'nun peşinden yürüyecektir.
21. Nişan almasını gerçekten bilen yıldırımlar ok gibi, Şimşekler tümüyle gerilmiş bir yaydan çıkar gibi Bulutlardan fırlayıp hedeflerine doğru uçacaklar.
22. Mancınık, öfkeyle yüklü dolu tanelerini fırlatıp atacaktır. Deniz suları onlara karşı köpürecek, Irmaklar onları girdap içine çekip acımasızca yutacaktır.
23. Güçlü bir nefes onlara karşı üfleyecek, Bir kasırga gibi onları dağıtacaktır. Böylelikle yasadışı eylemler dünyayı yok edecek, İşlenen suçlar güçlüleri tahttan indirecektir.

BÖLÜM 4

1. Çocuksuz olup erdemli olmak daha iyidir, Çünkü ölümsüzlük erdemin anısını devam ettirir Ve ister Tanrı ister insanlar erdeme değer verirler.
2. Erdemi görünce, ona benzemek için çaba gösteririz, Onu bulamayınca da onu özleriz. Erdeme taç giydirilir, sonsuza dek yengi onundur, Çünkü erdem, noksanı olmayan ödüller için Güçlü ve sürekli çaba gösterip yengiye erişmiştir.
3. Ama kötülerin Bir sürü derin düşünceye dalmaları yarar sağlamaz. Onlar yasa dışı soyun dölüdürler, Hiç bir zaman kök salamaz, Sağlam temel kuramazlar.
4. Bir süre için dal budak salabilirler, Ama kökleri zayıf olduğundan rüzgârda sallanacak, Fırtınanın gücüyle paramparça olacaklardır.
5. Daha yeni uzayan dalları kopartılacak, Meyvelerinden kimse yararlanamayacak, Ham meyveleri kimse yiyemeyecek, Hiç bir işe yaramayacaktır.
6. Çünkü yasadışı birleşme sonucu doğan çocuklar, Tanrı onları yargıladığında Anneleriyle babalarının yaptığı kötülüğe tanıklık ederler.
7. Erken ölse bile erdemli insan dirliğe kavuşacaktır.
8. Yaşlılığı onurlu kılan yaşanmış günlerin sayısı değildir, Yaşamın gerçek ölçüsü yılların sayısı değildir.
9. Anlayış, kişinin saçlarının beyazlamasının anlamı budur! Leke sürülmemiş bir yaşam, Kişinin olgunlaşarak yaşlanmasının anlamı budur.
10. Erdemli insan Tanrı'yı mutlu etmek istemiştir, Tanrı da onu sevmiştir. Onu, Tanrı'nın buyruklarına uymayanlarla yaşadığı için Bu dünyadan ayırdılar.
11. Kötülüğün etkisiyle usunun doğru yoldan sapmaması Ve hainliğin ruhunu baştan çıkarmaması için Erdemli insanı alıp götürdüler.
12. Çünkü kötülüğün büyüleyici etkisi iyi şeyleri gölgede bırakır, Bir kasırgaya benzeyen tutkular saf yüreği bozar.
13. O denli kısa bir zamanda olgunlaşan erdemli insan Gerçekten uzun bir yaşam sürmüş sayılır.
14. Onun ruhunu seven Rabbi Onu çabucak çevresindeki kötülüklerden almıştır. Yine de insanlar bir şey anlamadan bakıp duruyorlar, Bir türlü anlayamıyorlar ki,
15. Tanrı'nın seçtiği kişileri iyilik ve bağışlanma bekliyor; Kutsal kişileri Tanrı koruyor.
16. Ölen erdemli insan yaşamını sürdüren kötüleri suçluyor. Gençlerin zamansız ölümü Yıllarca yaşayan kötüleri suçluyor.
17. Bu kişiler erdemli insanın sonuna bakıp, Rabbi'nin onun için neler hazırladığını Veya Rabbi'nin neden onun güvenliğini sağladığını anlamazlar.
18. Bu kişiler olup bitenlere bakıp her şeyi küçümserler. Ama Tanrı onların haline gülecektir.
19. Yakında onlar onursuz birer ölü vücut olacak, Ölüler ülkesinde sonsuza dek horlanacaklardır. Tanrı onları, başları önde, Dilleri tutulmuş bir halde yere fırlatıp atacaktır. Tanrı onları temellerinden kopartıp alacaktır. Onlar acınacak bir durumda olacaklar, Çok acı çekecekler, Anıları yok olacaktır.
20. Günahlarının hesabı görüldüğünde Onlar titreyerek geleceklerdir, Günahları onların karşısına çıkacak, onları suçlayacaktır.