* İğrenç yaratıklar", yani "Kurbağalar" (bkz.
Çık.8:l-15).
2. Onlara verdiğin bu cezaya karşılık Kendi ulusuna iyilikle
davrandın, Güçlü yemek isteklerini karşılamak için, Onlara yiyecek
olarak, Çok lezzetli, az bulunur bıldırcınlar sağladın.
3. Böylece Mısırlılar, Onlara gönderilen iğrenç
yaratıkları görünce, Aç olmalarına rağmen, Doğal yemek
isteklerinin bile tiksindiğini gördüler. Oysa kendi ulusun, kısa bir
süre yoksun kalıp, Ardından yemeklerinde az bulunur güzel bir
tat bulacaktı.
4. Acımasız olanların Amansız bir
yoksullukla karşılaşması kaçınılmazdı, Böylece kendi ulusuna Düşmanlarına
nasıl acı çektirdiğini gösteriyordun.
5. Vahşi hayvanlar yırtıcı bir şiddetle onlara
saldırdı, Kıvrılan yılanlar onları sokup yok etti, Ama senin
öfken sonuna dek sürmedi.
6. Kısa bir süre için azarlandılar ve acı çektiler, Çünkü
senin koyduğun yasanın buyruklarını anımsatmak için Kurtuluş simgesi
bir yılangönderdin.
7. Ona yönelen kurtuluyordu! Baktıkları simge değil, ama
sen, evrensel kurtarıcımız, onları kurtarıyordun.
8. İnsanları her kötülükten ancak senin
kurtarabileceğini böylece düşmanlarımıza kanıtlamış oldun.
9. Çünkü çekirgelerle sineklerin ısırmaları Onlar için
öldürücü oldu. Onları kurtarmak için hiç bir çare bulunamadı, Bu
yaratıklar eliyle cezalandırılmayı gerçekten hak etmişlerdi.
10. Ama, yılanların zehirli dişi bile oğullarını
yenemedi, Lütfun onlara yardım etti ve onları iyileştirdi.
11. Verdiğin uyarıları anımsamaları için bir kere
canlarını yaktın "çok çabuk iyileşti!" Yoksa her şeyi
unutup Senin iyiliklerinden yoksun kalırlardı.
12. Onları iyileştiren şifalı bitkiler ya da yara lapası
değildir, Rab'bim, her şeye şifa veren sözün onları da iyileştirmiştir.
13. Çünkü yaşam ve ölüm
gücü sendedir, ölülerin ruhlarının bulunduğu Hades'in kapılarını
açıp kapatan sensin.
14. İnsan kötülüğü ile ölüme neden olabilir, Ama giden
ruhu geri getiremiyor, ya da Hades'in kabul ettiği ruhu Bulunduğu
yerden kurtaramıyor.
15. Senin elinden kaçış yoktur.
16. Seni tanımayı reddeden kötüler Kolunun gücüyle
şiddetle cezalandırıldı. Alışılmamış yağmurlar, Dolu ve amansız
sağanak onları kovaladı, Ateş onları yakıp yok etti.
17. Olağanüstü! Her şeyi söndüren suda Ateşin şiddeti
arttı, Çünkü öğeler erdemli kişiler için savaşır.
18. Bir anda alev söner gibi olur, Kötülere karşı
gönderilen yaratıkları yakıp yok etmez, Tanrı'nın yargısının onları
izlediğini böylece açıkça gösterir.
19. Ardından suyun içindeyken, ateş olanca hızıyla
yakar, Suçlu bir ülkenin ürününü yok eder.
20. Ulusuna karşı davranışın o denli değişik ki! Onlara
meleklerin besininden* verdin. Yorulmak bilmeden, Cennetten onlara
hazırlanmış ekmek gönderdin. O ekmekte her tat vardı, her
zevke uygundu.
* Burada "Meleklerin besini"yle kastedilen İsrailliler'e verilen "Man"dır (bkz. Çık. 16).
* Burada "Meleklerin besini"yle kastedilen İsrailliler'e verilen "Man"dır (bkz. Çık. 16).
21. Verdiğin madde çocuklarına karşı tatlılığını
gösterdi, Çünkü o ekmek herkesin tadına uygundu, O ekmekten
yiyen neyi istiyorsa buluyordu.
22. Kar ve buz ateşe dayandı, erimedi. Böylece şunu
öğrenmişlerdi: Düşmanlarının ürününü yok etmek için, Ateş dolu
halinde yağıp yakacak, Düşen yağmur gibi alevlenecekti.
23. Oysa diğer yandan, Erdemli kişilere hizmet edip
onları beslemek için Ateş kendine özgü olan hali
bile unutabilirdi.
24. Evren sana boyun eğer, çünkü onu sen yarattın, Evren
kötüleri cezalandırmak için çaba gösterir, Sana inananların yararına
şiddetini kaybeder.
25. Böylece tümüyle değişen evren Her şeyi besleyen
cömertliğinin temsilcisi oldu, Yoksun kişilerin isteklerine uydu.
26. Öyle ki, Rabbim, sevgili çocukların, İnsanların
çeşitli ürünlerle beslenmediklerini Ve sözün sana inanan
herkesi koruduğunu bilsinler.
27. Çünkü ateşin yok edemediği şey bir tek güneş ışınının
sıcaklığında eridi,
28. Sana hamdetmek için, Güneş doğmadan kalkmamız gerektiğini Ve
gün doğarken sana dua etmemiz gerektiğini böylece gösterdi.
29. Çünkü nankörün umudu kışın tutan don gibi eriyecektir, Boşa
giden su gibi akıp gidecektir.