BÖLÜM 16

1. Böylece benzer yaratıklarla* uygun biçimde cezalandırıldılar, Sayısız hayvanlar onların canını yaktı.
* İğrenç yaratıklar", yani "Kurbağalar" (bkz. Çık.8:l-15).
2. Onlara verdiğin bu cezaya karşılık Kendi ulusuna iyilikle davrandın, Güçlü yemek isteklerini karşılamak için, Onlara yiyecek olarak, Çok lezzetli, az bulunur bıldırcınlar sağladın.
3. Böylece Mısırlılar, Onlara gönderilen iğrenç yaratıkları görünce, Aç olmalarına rağmen, Doğal yemek isteklerinin bile tiksindiğini gördüler. Oysa kendi ulusun, kısa bir süre yoksun kalıp, Ardından yemeklerinde az bulunur güzel bir tat bulacaktı.
4. Acımasız olanların Amansız bir yoksullukla karşılaşması kaçınılmazdı, Böylece kendi ulusuna Düşmanlarına nasıl acı çektirdiğini gösteriyordun.
5. Vahşi hayvanlar yırtıcı bir şiddetle onlara saldırdı, Kıvrılan yılanlar onları sokup yok etti, Ama senin öfken sonuna dek sürmedi.
6. Kısa bir süre için azarlandılar ve acı çektiler, Çünkü senin koyduğun yasanın buyruklarını anımsatmak için Kurtuluş simgesi bir yılangönderdin.
7. Ona yönelen kurtuluyordu! Baktıkları simge değil, ama sen, evrensel kurtarıcımız, onları kurtarıyordun.
8. İnsanları her kötülükten ancak senin kurtarabileceğini böylece düşmanlarımıza kanıtlamış oldun.
9. Çünkü çekirgelerle sineklerin ısırmaları Onlar için öldürücü oldu. Onları kurtarmak için hiç bir çare bulunamadı, Bu yaratıklar eliyle cezalandırılmayı gerçekten hak etmişlerdi.
10. Ama, yılanların zehirli dişi bile oğullarını yenemedi, Lütfun onlara yardım etti ve onları iyileştirdi.
11. Verdiğin uyarıları anımsamaları için bir kere canlarını yaktın "çok çabuk iyileşti!" Yoksa her şeyi unutup Senin iyiliklerinden yoksun kalırlardı.
12. Onları iyileştiren şifalı bitkiler ya da yara lapası değildir, Rab'bim, her şeye şifa veren sözün onları da iyileştirmiştir.
13.  Çünkü yaşam ve ölüm gücü sendedir, ölülerin ruhlarının bulunduğu Hades'in kapılarını açıp kapatan sensin.
14. İnsan kötülüğü ile ölüme neden olabilir, Ama giden ruhu geri getiremiyor, ya da Hades'in kabul ettiği ruhu Bulunduğu yerden kurtaramıyor.
15. Senin elinden kaçış yoktur.
16. Seni tanımayı reddeden kötüler Kolunun gücüyle şiddetle cezalandırıldı. Alışılmamış yağmurlar, Dolu ve amansız sağanak onları kovaladı, Ateş onları yakıp yok etti.
17. Olağanüstü! Her şeyi söndüren suda Ateşin şiddeti arttı, Çünkü öğeler erdemli kişiler için savaşır.
18. Bir anda alev söner gibi olur, Kötülere karşı gönderilen yaratıkları yakıp yok etmez, Tanrı'nın yargısının onları izlediğini böylece açıkça gösterir.
19. Ardından suyun içindeyken, ateş olanca hızıyla yakar, Suçlu bir ülkenin ürününü yok eder.
20. Ulusuna karşı davranışın o denli değişik ki! Onlara meleklerin besininden* verdin. Yorulmak bilmeden, Cennetten onlara hazırlanmış ekmek gönderdin. O ekmekte her tat vardı, her zevke uygundu.
* Burada "Meleklerin besini"yle kastedilen İsrailliler'e verilen "Man"dır (bkz. Çık. 16).
21. Verdiğin madde çocuklarına karşı tatlılığını gösterdi, Çünkü o ekmek herkesin tadına uygundu, O ekmekten yiyen neyi istiyorsa buluyordu.
22.  Kar ve buz ateşe dayandı, erimedi. Böylece şunu öğrenmişlerdi: Düşmanlarının ürününü yok etmek için, Ateş dolu halinde yağıp yakacak, Düşen yağmur gibi alevlenecekti.
23. Oysa diğer yandan, Erdemli kişilere hizmet edip onları beslemek için Ateş kendine özgü olan hali bile unutabilirdi.
24. Evren sana boyun eğer, çünkü onu sen yarattın, Evren kötüleri cezalandırmak için çaba gösterir, Sana inananların yararına şiddetini kaybeder.
25. Böylece tümüyle değişen evren Her şeyi besleyen cömertliğinin temsilcisi oldu, Yoksun kişilerin isteklerine uydu.
26. Öyle ki, Rabbim, sevgili çocukların, İnsanların çeşitli ürünlerle beslenmediklerini Ve sözün sana inanan herkesi koruduğunu bilsinler.
27. Çünkü ateşin yok edemediği şey bir tek güneş ışınının sıcaklığında eridi,
28. Sana hamdetmek için, Güneş doğmadan kalkmamız gerektiğini Ve gün doğarken sana dua etmemiz gerektiğini böylece gösterdi.
29. Çünkü nankörün umudu kışın tutan don gibi eriyecektir, Boşa giden su gibi akıp gidecektir.